22 Nisan 2009 Çarşamba

AĞIZ VE DİŞ BAKIMI

Dr. Arslan Mayda

Ağız, vücudumuza, hastalıkların giriş yollarından bir tanesidir. Bu yüzden hastalıkları engellemede ve sağlıklı olmada ağız ve diş bakımı çok önemlidir.

Ağızdan alınarak iç organlarımızda hastalık yapan mikroplar ve kimyevî maddeler vardır. Bunlar bakteri, virüs, mantar, parazit... gibi küçük canlılar olabileceği gibi, sigara, alkol, boyalar... gibi binlercesini sayabileceğimiz kimyevî maddeler de olabilir. Mikropların, yapılarına göre çeşitli karakterleri vardır. Kimisi dokuları tahrip eder ve çabuk ürer, kimisi patojen hâle erişince ürer. Ağız temizliği yapılmadığı zaman en zayıf mikropların bile üreyeceği ortam hazırlanmış olur. Temizlenmeyen bir ağızda yiyecek artıkları dişlerde birikerek burada bakteri plâkları oluşturur. Bakteriler bu plâklardaki glikozu kullanarak asit üretirler. Asit ise diş çürümelerine ve diş eti yaralarına sebep olur.

Eğer hâlâ orijinal dişlerinize sahipseniz, diş çürüğü ve diş eti hastalıkları sizin için çok rastlanacak problemlerdendir. Pek çok faktör bu hastalıklara sebep olur. Meselâ; şeker ve safra kesesi hastalıklarında ağız kuruluğu olur. Ağız kuruluğu mikropların üremesi için uygun bir ortamdır. Çünkü lizozomal enzimler salgılanmadığından mikroplar ölmez, dolayısıyla da kolay ürerler. Ağız sağlığında önce ağız kuruluğunu önleyen tedavi yapılmalıdır. Ağız bakımı, ağızda bazı hastalıkları olan kişilerde daha itinalı olmalıdır. Ağızda sık görülen bazı hastalıklara göz atalım:

Diş çürüğü
Diş çürüğü çocukluk hastalığı değildir; ağızda kişinin kendi dişleri oldukça ortaya çıkar. Diş çürüğü, ağızda oluşan bakteri adı verilen mikroplar tarafından meydana getirilir. Bakteriler dişe sıkıca tutunur ve dental plâk denilen yapışkan, renksiz bir tabaka oluşturur. Plâkta yiyecek artıkları vardır. Bakteriler şekerli artıklardan mineralleri çözen asitler oluşturur ki, fırçalanmayıp temizlenmeyen bir diş, plâktaki mikroplar sayesinde çürümeye mahkûm olur.

Diş eti hastalıkları
35 yaşın üstündeki diş kayıplarının en önemli sebebi diş eti hastalıklarıdır. Diş eti, dişlerimizi yerinde tutan, çene kemiğine bağlayan dokudur. Diş eti hastalıklarına sebep olan en önemli faktörlerden birisi dental plâklar denilen diş taşlarıdır. Plâktaki bakteriler diş etinin iltihabına ve çabuk kararmasına yol açar. Eğer tedavi edilmezse hastalık ilerler, dişle diş eti arasındaki ceplerde iltihap oluşur. Zamanla diş etleri çekilerek kemik desteği azalır dişlerin erken oynamasına yol açar.

Ağız kuruluğu
Bu durum bir hastalık değil, belirtidir. Zemininde birçok hastalık yatar. Yetişkinlerin en önemli ağız sıkıntılarındandır. Yemek yemeyi, çiğnemeyi, tat alma ve konuşmayı güçleştirir. Tükürük bezinin iyi çalışmasını engelleyen sebepler hastalık olarak vücutta aktifse ağız kuruluğu oluşur. Tümörler, safra taşları, şeker gibi hastalıklar yanında 400'den fazla ilâç da (tansiyon, depresyon, antihistamik ilâçlar) ağız kuruluğuna sebep olur. Ağız kuruluğu eskiden yaşlılıkta oluşan normal bir beklenti gibi tarif edilirken, bugünkü araştırmacılar sağlıklı yaşlıların da gençler gibi tükürük salgıladıklarını söylemektedirler. Kuru olan her ağız lizozomal enzimler olmadığı için rakipsiz kalan mikroplara yerleşim ve gelişim yeridir. Eğer ağız kuruluğunuz varsa mutlaka sebebini araştırmalısınız; önce, sebep ortadan kaldırılmalı, ağız bakımı yapılmalıdır.

Ağız kanserleri
40 yaşın üstünde görülür. Erken dönemlerde atlanan bir hastalıktır. Ağız kanserlerinde uygulanan radyoterapi ve kemoterapi ilâçları ağız kuruluğu, diş çürüğü, ağrılı ağız yaraları, dudaklarda çatlak ve soyulma gibi belirtiler yapabilir. Özellikle tütün ve mamüllerini kullananlar ağız kanserleri açısından risk altındadır.

Ağızda mantarlar
Ağzımızda bulunan Candida albicans adı verilen mantar türü, normalde bulunup hastalık yapmayan floradır. Özellikle vücudun immün sistemi mantar ve bakterilerle yarış hâlindedir; devamlı immün sistem üstün gelir. İmmün sistemi yenik düşüren hastalıkların oluşmasına kadar bu üstünlük devam eder. İmmün yetmezliği olanlar ve uzun süre antibiyotik kullananlarda ağızda mantar enfeksiyonlarına sık rastlanır. Ağızda yanma olur, tat alma duyusu değişir. Bu yaralara aft denir.

Ağız bakımı
Sağlıklı bir gülüşe sahip olmak her yaştaki insan için bir kazançtır. Her insanın ağız bakımı ile ilgili temel bilgileri öğrenmesi lâzımdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) ağız bakımına çok önem vermektedir. Ağız ve diş bakımının önemini şu hadîsleriyle çok güzel anlatmaktadır: "Sizlere misvak kullanmanızı tavsiye ederim, zira misvak ne güzel şeydir. Balgamı keser, gözün görme duyusunu ve diş etlerini kuvvetlendirir, ağız kokusunu giderir, mideyi düzeltir. Eğer ümmetim için zor olmasaydı her namaz için abdest alırken misvak kullanmalarını emrederdim." "Ümmetimden abdest alırken ve yemekten sonra ağızlarını ve dişlerini temizleyenler ne güzel iş yapmış olurlar."

Muhtelif kaynaklar Peygamber Efendimiz (s.a.s)'in ağız ve diş bakımında dikkat edilecek hususları ve tavsiyelerini şu şekilde sıralamıştır:
1- Diş etlerinin yemek ve kırıntılarından uzak tutulması ve misvak kullanılması.
2- Geceleri (uyandığımız zaman) ağzın misvaklanması.
3- Misvağı yukardan aşağıya sürülmesi ve diş etlerinin temizlenmesi.
4- Yemeklerden sonra ağzın yıkanması.

Bugün ağız ve diş sağlığının kıymetini daha iyi anlıyoruz. Meselâ; Güney Avustralya'da diş hekimliği harcamaları halka ayrılmış bir fondur. Diş sağlığı taraması ve koruyucu hekimlik bilgileri halka öğretilir.

Koruyucu Hekimlik Bilgileri
Dişlerin fırçalanması

Dişler; tabiî (yaratılıştan) dişler, protezler ve implantlar olmak üzere üçe ayrılır. Protezler de kendi aralarında, tabiî dişlere monte edilen ve sabit olmak üzere ikiye ayrılır. Benlere ve fonksiyon bakımından mümkün olduğunca orijinal dişlere benzetilen muhtelif yapılardaki cisimlerdir (altın, krom, porselen... vs.). Tam bir ağız sağlığına sahip olmak için dişleri fırçalamasını bilmek lâzımdır. İnsan, taşıdığı hastalıkları varsa ona göre ağız bakımını farklı yapması lâzımdır. Diş fırçalarken fırçaların yumuşak olması tercih edilmelidir. Özellikle florlu macunlar kullanılmalı, dişler her yönde fırçalanmalıdır. Dairevî ve kısa ön-arka darbeler şeklinde fırçalamak en iyisidir. Fırçalamaya diş etinin çizgisinden başlayın. Fırçalamada diş ve diş etlerimizin yanında dilimizi de fırçaladığımız zaman plâkların oluşmasını önleriz ve ağzımızda da ferahlık hissini uyandırırız. Diş ve diş eti hastalıklarından korunmak için hergün düzenli olarak en az iki defa yumuşak fırçayla diş, diş eti ve dilimizi fırçalamalıyız. Dişlerimizin çiğneme ile diş eti çizgisi arasındaki alanını tek tek fırçalamalıyız. Tümörlü hastalarda flüoridi az olan bir yumuşak fırça tercih edilmelidir. Fırça dairevî hareketler ile diş etlerine 45° açı altında kullanılmalıdır. Diş eti çizgisinden başlayarak dişin iç ve dış yüzeyleri fırçalandıktan sonra gıdayı kesen yüzlere geçilmelidir. Ön dişlerin iç yüzeyi fırçalanırken dik şekilde tutulmalıdır. Bakteri kümelerinden korunmak için sık sık fırça değiştirilmelidir. Tümörlülerde ve immün sistemi zayıf olanlarda ağız içi hassaslaşmış ise, temiz bir gazlı bez parmağa dolanarak soda-tuz karışımı ile temizlik yapılmalıdır.
Protezler
Sağlıklı bir ağız için protezlerin bakımı önemlidir. Özellikle bakteri plâklarının oluşmaması için protezlerin her gün normal dişler gibi bakımı yapılmalıdır. Protezlerde bakteri plâklarını önlediğimiz zaman diş eti hastalıklarını da önlemiş oluruz. Kirli protezler, ağız kokusu ve diş eti tahrişine sebep olacağından yiyecek artıklarından arındırmak gereklidir. Sabit protezlerde fırçalama tabiî dişlerdeki gibidir. Çıkıp-takılan protezlerde ise günde iki defa koruyucu ürünle fırçalandıktan ve uyurken ağızdan çıkarılıp temizlendikten sonra özel bir solüsyon içine koymak gerekir. Protezlere alışma dönemlerinde bakım ve yemek yeme zor gelebilir. Yumuşak, yapışmayan yiyecekler tercih edilmelidir. Yiyecek küçük parçalara bölünüp ağzın her iki tarafı kullanılarak yavaşça çiğnenmelidir. Protezler; soğuk ve sıcağı, sertlik ve yumuşaklığı algılamadığından ağız hassasiyeti azalır. Dezenfektanlar, beyaz parlatıcılar protezlerin temizliğinde kullanılmamalıdır. Bu maddeler onların görüntülerini ve dayanıklılıklarını etkiler. Protezlerinizi çıkardığınız zaman diş etlerinize yumuşak fırçalarla masaj yapmanız, diş etlerinizin dinlenmesini sağlayacaktır.
Gargara ile temizlik
Gargara ile temizlik, diş fırçalama dışında, dişlerimizi temizlemede kullanılan başka bir metottur. Gargaralar antibakteriyel sıvılardır. Diş etlerinin sağlıklı kalmasına yardım eder. Gargara solüsyonunun uygunluğu önemlidir. Gargara fırçanın ulaşamadığı yerlerdeki yiyecek artıklarını ve plâkların temizlenmesini sağlar. Kullanılan gargara solüsyonu diş eti tahrişine sebep olmamalıdır. Hidrojenperoksitli gargaralar tahriş edici olabilir. Özellikle tümörlü ve immün sistemi yetersiz hastalarda çok önemlidir. Diş fırçalanmasından sonra ilk 30 dk. içinde gargara yapılmalıdır.
Diş ipi
Günün en son yemeğinden sonra yatmadan evvel diş ipi ile temizlik yapılmalıdır. Diş ipi ile temizlik, diş etine zarar vermeyecek şekilde olmalıdır. İp dişi çevreleyecek şekilde tutularak yukarıdan-aşağıya, ileri-geri hareketler yapılmalıdır. Sonra ipin temiz kısmı ile diğer diş temizlenmelidir. Diş etleriniz kanıyorsa ip ve kürdan kullanmayınız. Kanser ilâçları alan hastalarda tükürük salgısı azalabilir. Bu hastalarda ip-fırçalama ve ardından brush-on fluoride jel kullanımı gerekir. Bu jeli fırçanıza koyup bir dakika süre ile fırçaladıktan sonra tükürünüz ve su ile çalkalayınız. 30 dk süreyle bir şey yiyip içmeyiniz. % 0,4'lük fluorid jeli veya % 11'lik nötr sodyumfluorid jeli kullanınız. Dişlerin çürüklüğü halinde flourid tray metodu gereklidir.
Fluorid tray metodu
Önce iple temizlik yapınız, sonra dişlerinizi fırçalayınız. Fluorid tepsilerini temizleyip kuruttuktan sonra fluorid jelini dibine sürünüz. Diş eti çizgisine jel yerleştikten 5-10 dk. sonra tepsileri alınız ve fluoridi tükürünüz. Fluoridi yutmayınız, su ile çalkalayınız. Fazla madde kalmış ise kuru bez veya sargı bezi ile temizleyiniz. Tepsileri kuruladıktan sonra mutlaka temizleyip temiz bir kap içinde saklayınız.
Diş sağlığı açısından yenmesi sakıncalı gıdalar
· Alkollü içecekler, karbonatlı, sodalı içecekler.
· Kafein-tütün ürünleri.
· Fransız ekmeği gibi pürtüklü sert gıdalar.
· Domates, C vitaminli, acılı, tuzlu gıdalar.
· Sıcak yemekler ve içecekler.
· Aşırı şekerli gıdalar.
· Diş sağlığı açısından sakıncası olmayan gıdalar
· Proteini yüksek, şekeri az gıdaları küçük öğünler halinde az ve sık yiyin.
· Ezilmiş yumuşak gıdaları tercih edin.
· Diş sağlığı açısından dikkat edilmesi gereken hususlar
· Her yemekten sonra mutlaka dişlerinizi fırçalayınız.
· Ağız temizliği yapmadan yatmayınız.
· Altı ayda bir diş hekimine dişlerinizi muayene ettirin.
· Diş eti kanamalarında, geçmeyen ağrılarda, şişmelerde, kızarık dış etlerinde, beyaz ağız yaralarında diş hekimine gidiniz.
· Ağız kuruluğunun sebebini araştırınız.

Sağlıklı bir ağız, sıhhatli bir bedenin ilk adımıdır. Toplum içinde yaşamaya mecbur olan her insanın, ağız kokusuyla başkalarını rahatsız etmemesi ve sararmış dişleriyle çirkin görünmemesi için, Efendimiz (s.a.s)'in buyurduğu gibi, "Bana ne oluyor ki dişlerinizi sararmış ve kirlenmiş olarak görüyorum. Misvak kullanınız. Eğer ümmetime güç geleceğinden korkmasaydım her namazda misvak kullanılmasını emrederdim" hadîs-i şerifine uyup, günde beş defa dişlerimizi fırçalayıp ağız bakımı yapalım.

AĞIZ KOKUSU

Ortalama her 4 kişiden birinde kötü ağız kokusu şikayeti ile karşılaşıldığı ve kadınlarda daha sıklıkla rastlandığı gözlemlenmektedir.

Kişiler, koku sinirlerinin zamanla ortama adapte olan yapısı nedeni ile kendi ağız kokularını objektif olarak değerlendiremeyebilirler.

Ağız kokusu iki temel nedenle olabilmektedir :
- Ağız boşluğu kaynaklı
- Diğer ( Sistemik hastalıklar, beslenme, oruç tutma vs. ) kaynaklı

Ağız boşluğu kaynaklı olanlarda:

Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin artıkları olan sülfürlü bileşikler kötü kokuya yol açar.
Ölü ve ölmek üzere olan bakteriler sülfür bileşikleri açığa çıkarır.
Bakteri tabakaları ve yiyecek artıkları dilin arka tarafında birikir. Dilin yüzeyi pürüzlü bir yapıda olup bakterilerin yaşamasına elverişli bir özelliğe sahiptir. Büyük miktarda sülfür bileşikleri de bu alanlarda birikir.
Eğer diş ve dil yüzeyi temizlenmezse kısa sürede bakterilerin yaşamasına elverişli bir hal alır.

Ağız boşluğundan kaynaklanan kötü kokuların tedavisi kısa sürede sonuç vermektedir ve problem halledilebilmektedir.

Diğer ( Sistemik hastalıklar, beslenme, oruç tutma vs. ) kaynaklı olanlar:

Özellikle sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlarda meydana gelen ağız kokusu,
Şeker hastalığında (aseton kokusu)
Böbrek yetmezliğinde (balık kokusu gibi)
Karaciğer yetmezliğinde
Metabolizma bozuklukları (teşhisi zor olabilir, zaman zaman ortaya çıkan kötü bir balık kokusu)
Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak ( Sıvı gıda eksikliklerinde vücuttaki yağ ve protein çözünmeye başlar, bu metabolizmanın yan ürünleri kötü ağız kokusu olarak yansır )

Ağız kuruluğu varsa Tip 1 ağız kokusu bulunur. (Gece ağız açık yatmak, salya eksikliği, radyoterapi sonrası ve alkol alanlar vesaire..)

s Ağız içerisinde bakteriler için yataklık edecek her hangi bir mikrop kaynağı varsa Tip1 koku bulunur. Bu mikrop kaynakları sıklık sırasına göre şunlar olabilir:
Köprü gövdesinin altı
Gingivitis
Çürük kavitesi
Yirmiyaş dişi kapşonu
Ağızdaki bütün retantif yüzeyler ve temizlenmeyen protezler

s Farenjit, tonsillit, sinüzit geçirmekte olan bireylerde Tip 2 ağız kokusu bulunabilir. Birey bu hastalığın farkında olmayabilir.

sPostnazal akıntısı bulunan allerjik bireylerde Tip 2 ağız kokusu bulunur. Birey akıntının farkında olmayabilir.

sGastroözefagiyal şfinkter dilatasyonlarında, reflu ve gastrit hastalarında Tip 3 ağız kokusu bulunur.

sSindirim enzim yetersizliklerinde Tip 3 ağız kokusu bulunur. Birey basit (mide yanması, hazımsızlık, gaz) şikayetler ile hastalığa alışmış olabilir.

sAsidoz, alkaloz sebebi olabilecek, kan gazlarını ve kan biyokimyasını değiştirebilecek bütün metabolik hastalıklarda (şeker, gut, nefropatiler dahil) Tip 4 ağız kokusu bulunur.

s Sürekli olarak ayni besin maddesini her gün yiyenlerde Tip 3 ağız kokusu bulunabilir. Böyle hastalar ancak anamnez ile belirlenebilir

s Hamilelerde Tip 4 ağız kokusu bulunur.

s Sürekli ilaç kullananlarda Tip 4 ağız kokusu bulunabilir

s Oruçlu olan bireylerde Tip 4 ağız kokusu bulunur

s Akciğer infeksiyonlarında Tip 4 ağız kokusu bulunur

Ağız Kokusunu Önlemenin Yolları:

Ağız kokusu toplumda çok büyük bir sorundur. Tahmin edilenden daha yaygındır ve sosyal ortamlarda sizi ve diğer insanları çok rahatsız eder. Bazı önlemlerle kötü ağız kokunuzu önleyebilirsiniz.

Dilinizin pis bir halıya dönmesine izin vermeyin

Ağız bakımı doğru ve tam yapılmadığı sürece kötü ağız kokusu kaçınılmazdır. Ağız kokusunun nedeni genellikle ağız içindeki çürümüş yemek parçaları ve mikroplar (bakteriler) dır. Bu nedenle dişlerin fırçalanması sırasında nazikçe dilimizi de fırçalamalıyız. Yemek parçaları ve bakteriler dişlerimiz ve diş etlerimizden çok dilimizin üzerindeki tat tomurcuklarının etrafında bulunur. Bu tomurcuklar sayesinde dilimiz gerçekte tam bir kalın tüylü halı gibidir. İşte bu tüylerin arası tıpkı halının ilmiklerinin arası gibi yemek parçacıklarının ve bakterilerin yerleşmesi için çok uygundur. Bu nedenle ağız sağlığı mutlaka dil temizliğini de içermelidir. Bu temizlik için özel aparatlar gerekmez. Diş fırçanızın kendisi, bir kaşığın kenarı bu iş için yeterlidir. Ağız sıvıları ile yapılan gargara geçici bir önlemdir ve aslında kötü bir alışkanlıktır. Sorunu çözmez sadece ağzınızın bir süre iyi kokmasına yardımcı olur; kullanılmamalıdır.

Sakız çiğneyin

Tükrük ağız kokusu ile savaşmanın en güçlü yoludur. İçinde yemek parçacıklarını yerinden söküp mideye gönderecek güçlü enzimler, güçlü bakteri öldürücü antiboyitikler vardır. Bu nedenle şeker gibi bazı hastalıklarda, pekçok ilacın yan etkisi olarak ortaya çıkan kuru ağızlar daima kötü kokuludur. Sabahları niçin ağzınızın kötü koktuğunu merak ediyorsanız yanıt buradadır; gece boyunca tükrük salgısı azalır ve ağzınızın içindeki yemek parçacıkları uzun süre burada durur. Bakteriler de onları afiyetle kullanır ve çürütür. Böylece sabahları ağzınız kötü kokabilir. Şekersiz sakız çiğnemek tükrük salgınızı artırarak ağız temizliğinize yardımcı olur. Nane şekerleri ve tatlı sakızlar genellikle işe yaramaz ve durumu daha da kötüleştirir. Ancak xylitol içeren sakızlar da bu konuda size yardımcı olabilir.

Tarçın kullanın

İçeceklerinizde ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanabilirsiniz. Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır. Eğer varsa tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir öneri olabilir.

Daha fazla su için

Özellikle yaşla artan vücut kuruması pekçok yönden dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Çok su içmek onlarca diğer yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir. Su ağız içindeki bakterilerin minimumda tutulması için direk yardımcıdır. Ayrıca tükrük salgısını artırarak da yardımcı olur.

Dişlerinizi ve dişetlerinizi koruyun


Diş çürükleri, diş eti iltihapları ağız kokusunun önemli nedenlerindendir. Ağız içi herhangi bir enfeksiyon bakteri üremesini artıracağı için daima ağız kokusuna neden olur. Bu nedenle diş hekimizin önerilerini mutlaka dinlemelisiniz.

Asla burnunuz tıkalı uyumayın

Sinüzit gibi hava yolu rahatsızlıkları ve burun tıkanmasına neden olan diğer durumlar geceleri ağızdan nefes almamıza neden olur. Bu durum ağızı ve boğazı kurutarak bakterilerin üremesi için ideal bir ortam oluşturur. Azalan tükrük salgısı durumu daha kötü hale getirir. Bu nedenle kesinlikle burnunuz tıkalı uyumamalısınız.

Basit şeker tüketiminizi azaltın


Beyaz un, beyaz şeker, glukoz/fruktoz şurubu ile tatlandırılmış tüm hazır gıdalar ağız içindeki bakteriler için inanılmaz bir hazinedir. Bu tür şekerleri çok kolay kullanarak hızla çoğalırlar. Basit şekerler (atıştırmalık tüm şekerli gıdalarda olduğu gibi) diş çürüklerine neden olur ve ağız sağlığını büyük bir süratle bozarlar. Bu nedenle basit şeker tüketiminizi azaltmalısınız. Bu da su içmek gibi size onlarca yararın yanında ağız kokunuzun azalmasına da yardım edecektir.

Lokmaları iyi çiğneyin

Bu sayede yiyeceklerle tükrük salgısı iyice karışır ve ağızda yemek parçası kalma olasılığı düşer. Daha çok çiğneme hareketi daha çok bakterinin yerinden koparak mideye gitmesine yardımcı olur.

Diş ipi kullanın

Diş ipi sayesinde fırçanın çıkaramadığı yerledeki bakteri ve yemek artıklarını sökebilirsiniz. Özellikle diş gövdeleri arasındaki dar bölgelerde biriken yemek artıkları hızlı bakteri çoğalmasına neden olabilir.

Sigara içmeyin

Sigara onlarca nedenle kötü ağız kokusuna neden olur. Saymaya gerek yoktur, içmeyiniz.

Bayanlara bir ipucu


Diyet mevsiminin başladığı bu günlerde eğer düşük karbonhidratlı diyet yapıyorsanız bir başka kötü nefes sorunu ile karşılaşabilirsiniz. Düşük karbonhidratlı diyetlerde vücut enerji kaynağı olarak keton cismi denen maddeleri üretir ve kullanır. Ancak bunlardan bir tanesi nefes ile dışarı atılır ve bu madde nefeste kötü kokuya neden olabilir. Hatta siz bu kokuyu ojeleri çıkarmak için kullandığınız asetona benzetebilirsiniz. Böyle bir sorununuz varsa bir parça ekmek size yardımcı olabilir.

ÇOCUK DİŞ HEKİMLİĞİ

Çocuklarda süt dişleri çürüdüğünde çekilebilir mi?


Süt dişlerindeki çürükler tedavi edilmeli mi?


Bebeğimizin diş çıkarmak üzere olduğunu nasıl anlarız?


Bebeklerin diş sağlığı için anne sütü ne kadar önemli?


Bebeğin diş çıkarırken çektiği ağrıyı nasıl azaltabiliriz?


Bebeğin dişi yerinden çıkarsa ne yapmak gerekir?


Bebek diş çıkarırken ne tür sorunlar yaşayabilir?


Bebeklerde diş macunu kullanmaya ne zaman başlanmalı?



Çocuklar, çürüğün er-
ken döneminde görüle-
bilen soğuk sıcak hassa-
siyeti ve hafif ağrı gibi
sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir.
Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.

Süt Dişlerinin Tedavisi

Tedavi edilmeyen süt dişi çürük-
leri, ağrı, kötü koku, çiğneme zorluğu, beslenme bozukluğu ve çirkin görüntüye yol açar. Bu dönemdeki tedavi edilmeyen diş bozuklukları, ileride diş çarpıklığı, çene gelişiminde bozukluk ve genel sağlık problemlerine(romatizmadan kalp rahatsızlıklarına kadar) sebep olabilecektir.
Dolayısıyla süt dişlerindeki çürükler, "nasıl olsa yerine yenileri gelecek" yanılgısına düşmeden tedavi edilmelidir.Süt dişlerindeki çürükler ; ağrı ile çocuğun çok küçük yaşlarda tanışmasına ve gelecekte bazı fobileri olmasına neden olabilir . Ayrıca bu çürükler süt dişlerinin çok erken kaybına neden olabilir.
* Süt dişleri toplam 20 tanedir.
* Süt dişlerinin aralarının açık olması normaldir. Bunun nedeni yerlerine gelecek daimi dişlere yer sağlamaktır.
* Süt dişlerinde de çürük oluşabilir. Bu çürüklerinde mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
* Süt dişleri iltihaplanmış ise önce kanal tedavisi denenmeli,
mümkün olmazsa diş çekilmelidir.
* Süt dişleri zamanından önce çekilirse, alttan gelen daimi
dişe yer kalmaz ve yerdarlığı oluşur.

Çocuklarda Diş Çürüklerinin Sebebi

Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde
içerirler, bu nedenleçürümeye daha yatkınlardır, daha
kolay ve hızlı çürürler.Çocuklar, çürüğün erken döneminde
görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafifağrı gibi sin-
yalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılama-
yacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok
geç kalınmış olabilir. Çocuklar ağız bakımına yetişkinler
kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve
ebeveynin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.
Özellikle annelerin sıklıkla yaptığı bir hata da emzik
ya da biberonu şeker, reçel vb. gibi gıdalara batırarak
çocuklara vermeleri veya uyku aralarında şekerli süt,
meyve suyu gibi gıdalara alıştırmalarıdır. Böylece beslenme
düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir.

Çürük Oluşumu Engellenebilir mi?

Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı yada ilaç henüz geliştirilemedi. Ancak,
çürük sayısını azaltmaya yönelik bazı malzemeler günümüzde kullanılmaktadır,
bunlardan birisi; "fissür örtücü" dedİğimiz
malzemedir. Diş çürükleri genellikle azı ve küçükazı dişlerinin,
çiğneyici yüzlerinde bulunan "fissür" adı verilen oluklarda başlar.
Bahsettiğimiz malzemeyle olukların üzeri kapatılıp, o bölgeye mikrop, yemek artığı vs. nin sızması engellenerek çürük başlaması önlenir. Bu işlem, 6 yaşından itibaren çıkan kalıcı azı ve küçükazı dişlerine de uygulanabilir.
Çürüğü engellemenin başka bir yolu da dişlerin çürüğe karşı direncini artırmaktır. Dişlere yüzeysel florür uygulanması suretiyle bu direnç kazandırılır.

Çocuk Dişlerinde Acil Durumlar

Çocuklarda dişlerin zarar gördüğü kazalarda zaman kaybetmeden
müdahalede bulunulmalıdır. Doğru
tanı konması çok önemlidir. Bunun için hekiminiz size, kazanın ne zaman ve nerede olduğunu, darbenin ne taraftan geldiğini, kaza sonrası baygınlık, kusma, hafıza kaybı vb. olup olmadığını soracaktır. Verilen bilgiler doğrultusunda en doğru tedavi uygulanabilecektir.
Çocuklardaki diş yaralanmaları, bazen kalıcı dişin tamamıyla yuvasından ayrılmasına sebep olabilir. Bu durumda çıkan diş ile birlikte acilen dişhekiminize gitmelisiniz. Bu esnada diş, bir bardak sütün içinde, eğer süt mevcut değilse, temiz bir su içinde muhafaza edilmelidir.

Acil Durumlar
Diş Ağrısı:
Ağrıyan dişin çevresini temizleyin. Ilık tuzlu su ile gargara yaptırın ve eğer varsa sıkışmış yiyecek artıklarını diş ipi ile uzaklaştırın. Asla dişin üzerine aspirin ya da benzeri ilaçlar koymayın. Çocuğunuza daha önce de denemiş olduğunuz bir ağrı kesici verin ve en kısa sürede bir diş hekimine götürün.

Isırılmış Dudak, Dil, Dudak Yada Yanak:
Yaralı bölgeye buz koyun. Eğer kanama varsa, temiz bir gazlı bez ile hafifçe basınç uygulayın. Kanama 15 dakika içinde durmazsa diş hekiminize başvurun.

Diş Tümüyle Çıkmışsa:
Dişi bulun. Köküne mümkün olduğunca dokunmadan alın. Diş hekimine gidene kadar dişi saklamak için en ideal ortam süttür. Temiz bir kapta sütün içinde koruyarak en kısa sürede diş hekiminize gidin.

Süt Veya Sürekli Dişlere Travma:
Hiç zaman kaybetmeden diş hekiminiz ile temasa geçin. Travmalardan sonra her kaybedilen saat oluşan hasarı büyütmektedir.

Diş Hekiminize ulaşana Kadar:
Yarayı ılık su ile temizleyin. O bölgeye soğuk kompres uygulayın. Varsa Kırık diş parçalarını saklayın.

Bebeklerde Ağız Bakımı

Bebeklerin, en azından ilk dört ay anne sütü
ile beslenmeleri ağız çevresindekiyumuşak
doku ve kas fonksiyonlarının normal gelişimini sağlayacaktır. Anne sütünün yetersiz olduğu durumlarda fizyolojik başlıklı (damaklı, kesik uçlu) biberon kulla-
nımı gerekir.Bebekler 1 yaşından itibaren bardak ve kaşıkla beslenmeye alıştırılmalıdır. Biberonla beslenme en fazla 2 yaşına
kadar devam edebilir. Parmak emme, yalancı emzik kullanma
gibi alışkanlıklara 2-2,5 yaşına kadar izin verilebilir.
Eğer parmakemme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi araştı-
rılarak 3-6 yaş arasında bu alışkanlı kmutlaka giderilmelidir.
Solunum problemleri, çene gelişmesi üzerine olumsuz etki eder.
Burundan değil de,sadece ağızdan soluma durumu mevcutsa
(bu durum uykuda daha iyi anlaşılır) muhakkak kulak burun
boğaz uzmanına danışılmalıdır.

Çocuklarda Ağız ve Diş Problemleri

Diş Gıcırdatma :

Nedenleri :Stress, agresif, takıntı veya sıkılgan kişilik yapıları, anne-babası diş gıcırdatan çocuklar bu alışkanlığa daha eğilimlidir.

Belirtileri :Dişlerde aşınma, uyurken çıkartılan gıcırdatma sesleri, yüz kaslarında ağrı, çene ekleminde problemler, baş ağrısı, dişlerde sallanma ve hassasiyet.

Tedavisi :Öncelikle psikolojik açıdan diş gıcırdatmaya yol açan faktörler ortadan kaldırılmaya çalışılır. Bu başarılamaz, hastaya takıp çıkartılabilien bir gece plağı yapılır.

Parmak Emme :

Nedenleri : Parmak emme küçük yaşlarda sık görülen bir alışkan-
lıktır. Genellikle dört yaşına kadar kendiliğinden ortadan
kalkar. Alışkanlığın sürekli dişlerin çıktığı yaşlarda da sür-
mesi, bu dişlerde ve damakta yapısal bozukluklara yol açar.
Bu bozuklukların nedeni parmağın ön dişlere ve damağa uygula-
dığı başınçtır. Ortaya çıkan bozukluğun derecesi emmenin süre-
sine, sıklığına, şiddetine ve emme sırasında parmağın pozisyo-
nuna bağlıdır.

Tedavisi : Parmak emmeyi önlemenin en etkili yolu parmak
emmeye eğilim gösteren çocuğu emziğe alıştırmaktır. Emziğin
hem verdiği zarar daha azdır, hemde daha kolay bırakılabilir.
Tedavinin zamanlaması çok önemlidir. Çocuğun kendisi bu alış-
kanlıktan kurtulmayı istemedikçe, tedavinin başarıya ulaşması
imkansızdır. Çocuğun çevre baskısına uğramaması ve alay edil-
memesi için okul çağından önce bırakması psikolojik yönden çok
faydalıdır. Çocuk baskı altına alınmadan cesaretlendirilerek,
ödüllendirilerek pozitif yönlendirilmelidir. Eğer her şeye rağmen
6 yaşına kadar alışkanlık kırılamamışsa diş hekimine başvurularak
profesyonel yardım alınması gereklidir. Emzik Bebekler için
emmek rahatlamanın ve güven içinde hissetmenin en doğal
yoludur. Eğer bebek parmak emme eğilimi gösteriyorsa,
derhal emziğe yönlendirilmelidir. Emzik parmak emmeye
göre hem daha az zararlıdır; hem de sonraki yaşlarda daha
kolay bırakılabilir. Emzik günün büyük bir bölümünde değil,
sadece gerekli olduğunda verilmelidir. Yapısal bozukluklara
yol açmamak için, mümkün olduğu doğal meme yapısındaki
emzikler seçilmelidir. Emziklerin yapısının sağlamlığı her
gün kontrol edilmelidir. Emziğin büyüklüğü ağzın yapısına
uygun olmalıdır.

Biberon çürüğü:

Bebeğimin dişleri sürer sürmez çürüdü. Nedeni ne olabilir?
Bebeklerde bazen dişlerin üzerinde sürer sürmez kahverengi lekeler oluştuğu ya da bu dişlerin kırılıp döküldüğü gözlenir. Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Bu kadar erken bir dönemde çürük oluşmasınınnedeni de biberon çürüğü adı verilen çürüklerdir. Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce yada uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir.

DİŞLER


Dişlerin Görevlerine Göre Farklı Yapıları Vardır;

1- Kesici Dişler

Alt ve üst çenedeki ön dişler “Kesici Diş” olarak adlandırılır. Üst çenede genişliği 9-10 mm. olanlar orta kesici; 6-7 mm. olanlar ise üst yan kesicilerdir. Alt orta ve yan kesicilerin genişlikleri ise 6-7 mm. arasındadır.

2- Kaninler (Köpek Dişleri)

“Köpek dişi” ve “göz dişi” adı da verilen kaninler kesici dişlerden sonra gelir, alt ve üst çenede sağlı-sollu birerden dört (4)tanedir. Uçları sivri olup koparmaya yararlar.

3- Azı Dişleri

Kaninlerin arkasında, azı dişleri yer alır. Yapı olarak birbirinden farklı olan azı dişleri, her bir yarım çenede, iki küçük azı, üç de büyük azı olmak üzere beşer tane ve bir çenede toplam on (10) tanedir.

Bütün küçük azıların çiğneme ve kenetlenmeye yarayan ikişer tümsekçikleri vardır. Üst çenedeki büyük azıların dörder tümsekçiği; alt çenedeki büyük azıların beşer tümsekçiği vardır. Bu tümsekçiklere “tüberkül” adı verilmektedir.

4- Akıl Dişleri - Üçüncü Büyük Azılar = Yirmi yaş Dişleri

Akıl dişleri ayrı bölümde incelenmiştir (yirmi yaş dişleri). Burada, sadece şekillerinin ve kök sayılarının çok değişik olduğunu belirtmekle yetiniyoruz.


SÜT DİŞİ NEDİR?
Çocuk doğduktan sonra 6.aydan itibaren çıkmaya başlayıp 30-36. aylarda çıkması tamamlanan dişlere süt dişi veya bebeklik dişleri denir.

SÜT DİŞLERİ KAÇ TANEDİR?
Süt dişlerinin çıkması tamamlanmış bir çocukta alt çenede 10, üst çenede 10 olmak üzere toplam 20 tanedir.

İLK SÜT DİŞİ NE ZAMAN ÇIKAR?
Çocuk doğduktan sonra 6.ayda alt çenede iki ön (keser diş) diş çıkar. Bu dişlerin 9. aya kadar süresinin uzaması da normaldir.

DİĞER SÜT DİŞLERİNİN ÇIKMA ZAMANI NEDİR?
6.ay ile 15. aylar arası alt ve üst çenedeki diğer süt ön dişler çıkmasını tamamlar ve böylece çocukta 15. ayda ağızda 8 tane süt dişi bulunur. 15-24 aylar arası yan dişler (azılar) çıkmaya başlar. 30. ay sonunda tüm süt dişlerin çıkması tamamlanmış olur.

SÜT DİŞLERİ NE ZAMAN DEĞİŞİR?
7 yaşında alt çenede bulunan ön dişlerden başlayarak 8 yaşın sonuna kadar, 9 yaşından başlıyarak 12 yaşına kadar da diğer süt dişleri değişerek yerlerini daimi dişlere (kalıcı dişler) terkederler.

SÜT DİŞLERİNİN ÇIKMASINDA BEBEKLERİN YAŞADIKLARI SORUNLAR
Dişlerin diş etlerini yararak çıkması çoğu bebek için kolaylıkla geçiştirilen bir dönemdir. Başlıca semptomlar tükrük salgısının artması ve yiyecekleri çiğneyebilmek isteğidir. Bazı bebeklerde de bu dönem huzursuzluk, acıyla doludur. İştah kaybolur, dişetlerini kaşıma isteği vardır. Eğer bebeğiniz izin verirse diş etlerine bir parça buz ile masaj yapın. Ya da soğuk diş çıkarma halkası bu konuda size yardımcı olacaktır.

SÜT DİŞLERİNDE ÇÜRÜKLER TEDAVİ EDİLMELİ Mİ?
Kesinlikle tedavi edilmelidir. Süt dişleri ilerde yerini bırakacakları kalıcı (daimi) dişlere rehberlik ederler. Değişme yaşı gelmiş olan dişler ile tedavi edilemiyecek kadar çürük ve iltahaplı dişler çekilebilinir. Ancak yeni gelecek kalıcı dişin çıkmasına daha zaman var ise çekilen dişin boşluğunun kapanmaması için mutlaka YER TUTUCU yapılmalıdır. Süt dişleri sürekli dişlerin kireçlenmelerine imkan sağlar. Çenenin gelişimini etkiler. Çürük bir süt dişi enfeksiyon kaynağıdır. Öte yandan diğer dişlerin de çürüklerine yol açar.

KALICI DİŞ NEDİR?
5-6 yaşından itibaren 1. Büyük Azı dişi ile başlayıp 20 yaşına kadar çıkan ve ömür boyu ağızda kalacak dişlere kalıcı diş demekteyiz.

İLK KALICI DİŞ NE ZAMAN ÇIKAR?
5-6 yaşında süt dişlerinin en gerisinden çıkan 1. BÜYÜK AZI dişidir. Bu diş tüm süt dişleri ağızda iken çıkan bir dişdir. Genellikle ebeveynler tarafından süt dişi sanılır.

DİĞER KALICI DİŞLER NE ZAMAN ÇIKAR?
Ön kesici kalıcı dişler 7 yaşında alt çeneden süt dişlerinin düşmesiyle çıkmaya başlar. 8 yaşının sonunda düşen üst ön süt dişlerinin yerine kalıcı ön kesici dişler yerini alır. 8-9 yaşında çocuğun üst ve alt çenesinde 8 tane kalıcı ön keser dişler çıkmasını tamamlar. 9-10 yaşında süt yan dişlerin düşmesiyle kalıcı 1. Küçük Azılar yerlerini alır. 10-11 yaşlarındada 2. Küçük Azılar, 2. Büyük Azılarda 12 yaşlarında çıkar. Bu nedenle bu dişe 12 yaş dişi de denir. 12 yaşında kanin yani
halk arasında köpek dişi dediğimiz diş çenedeki yerini alır. Normal koşullarda 17-25 yaş arasında (20 yaş dişi, akıl dişi) gibi isimler verilen 3. Büyük Azı dişi çıkar.

KALICI DİŞLER KAÇ TANEDİR?
Tüm dişler tamamlandığında erişkin bir insanda alt çenede 16 üst çenede 16 diş olmak üzere toplam 32 diş bulunur.

1. BÜYÜK AZI NEDEN ÖNEMLİDİR?
Bu dişin nazik bir fidan kıymetli bir inci gibi ağızda tutulması gerekir. Sürekli dişler içinde 6 yaşında ilk çıkan ve 12 yaşına kadar yemeklerin çiğnenmesini temin edecek ve hayat boyu ağızda kacak olan bu dişdir. Bu dişin vaktinden önce kaybedilmesinin en büyük nedeni onun süt dişi gibi düşünülmesindendir. Bu dişe gelen en büyük tehlike süt dişlerini ihmal etmekten gelir. "SÜT DİŞİ NASIL OLSA DEĞİŞECEK" zihniyetiyle yola çıkıldığında gelecekteki pek çok problemin kaynağı olmaktadır.

DİŞ AĞRISI VE ÇÖZÜMLERİ

Diş Çürümesi

Sebebi fazla şekerli yiyecekler,şeker muhtevi ilaçlar, florüre yeterli maruz olmamak,yetersiz ağız ve diş temizliği ve plaktır (dişin üstünü kaplayan bakteri tabakası).

Ne Yapılabilir?

Daha az şekerli beslenme düzeni, günlük baştan başa fırçalama, günlük diş ipi kullanma, musluk suyu içmek ve yumuşak veya elektirikli diş fırçası ile florürlü diş macunu kullanmakla önlenebilir.

Diş Ağrısı ve Nedenleri

Şiddetli ağrının nedeni ; ileri derecede çürümüş bir dişin iltihaplanmaya başlamasıdır . Yeni oluşan iltihabın , dişin sinirini öldürmeye başlaması ve dişin dışına doğru yayılmaya çalışması dokularda basınç ve dolayısıyla ağrı oluşturur. Bu durum diş hekimliğindeki en şiddetli ağrıdır.

Şiddetli ağrının özellikle gece oluşmasının nedeni ; gece saatlerinde hormonal değişiklikler nedeniyle damarlarımızın genişlemesidir. bunun bir sonucu olarak dokulara daha çok sıvı gider. dolayısıyla dişin içine giren damarlardan daha çok sıvı gelir. Fakat iltihap nedeniyle bozulan diş içerisindeki damarlardan sıvı yeterince çıkamaz ve bu durum içerideki sıvı miktarını arttırır. diş içerisindeki bu dolaşım bozukluğu basınca sebep olur ve diş içerisindeki sinirler üzerinde etkili oluşturarak ağrı oluşturur.

Ağrı kesiciler ; bu durumda kısa bir süre etki gösterdikten sonra yetersiz kalır. çok sayıda ağrı kesici alınması , ağrı için bir çözüm olamamaktadır ( sadece mideye zarar vermektedir) . dişin üzerine bir takım malzemelerin direkt olarak uygulanması gereksiz hatta zararlı bir davranıştır.

Çözüm ; bu durumdaki bir hastanın dişe müdahale edilmesinden başka bir seçeneği olmadığından en kısa zamanda bir diş hekimine gitmektir . diş hekimi tarafından anestezi yapılarak diş perfore edilir ( delinir ). böylece diş içerisinde oluşan iltihabi basınç azaltılır . daha sonra ise dişin sinirinin alınarak kanal tedavisi yapılması gerekir.”

Diş Ağrısı Nasıl Geçer

Ağrıyan diş üzeri ve çevresinde bulunan yemek birikintileri, diş fırçası yada diş ipi kullanılarak temizlenmelidir. ve yarım su bardağına yarım çay kaşığı tuz ilave edilerek elde edilen tuzlu suyla ağız iyice çalkalanmalıdır.

Kesinlikle ağrıyan diş üzerine aspirin, vermidon, vb. ya da herhangi bir ağrı kesici ilaç uygulanmamalıdır. Kimyasal yapılarıyla bu gibi ilaçlar diş etinde ve çevre yumuşak dokularda tahrişlere neden olabilmektedir. Bu nednele diş ağrısının yanında ikinci bir ağrının oluşmasına neden olabilir.

Eğer iltihap nedeni ile yüzde şişlik oluşmuşsa o bölgeye soğuk buz ile kompres yapılmalıdır.

Diş üzerinde çürük nedeniyle oyuk oluşmuş ise buraya çok az karanfil yağı (eugenol) emdirilmiş pamuk koyulabilir. Eugenol ağrının azalmasını sağlayacaktır. Ancak, bu işlemi yaparken eugenol fazla kullanılarak diş etine sızmasına neden olunmamalıdır. Çünkü karanfil yağı da yumuşak dokuları tahrip edici özelliğe sahiptir.

Bir an önce dişhekimine başvurulmalıdır. (Diş hekimine gitmeden önce bir ağrı kesici ilaç alınabilir.)

Diş Eti Hastalığı

Sebebi plak, kalıtım, stress, bazı ilaçlar (örneğin antidepresan, kalp, vs) diş sıkmak/sürtmek, yetersiz gıda almak, şeker hastalığı ve sigara içmektir. Ağız kokusuna, diş etleri kanamasına ve diş sallanmasına sebep olur.

Ne Yapılabilir?

Muntazam aralıkla diş hekimi görmek, günlük baştan başa diş fırçalamayla plağı sökmek, günlük diş ipi kullanmak,
takma dişleri temizlemek, daha az şekerli yiyecek yemek, musluk suyu içmek ve yumuşak bir diş fırçasıyla florürlü diş macunu kullanmak yoluyla önlenilebilir.

Ağız Ülserleri

Sebebi iyi oturmayan takma dişler, stres, bozuk sağlık ve bölgeye olan zarardır. Sürekli enflamasyon yoluyla tanınabilir.

Ne Yapılabilir?

Sebebi iyi oturmayan takma dişler, stres, bozuk sağlık ve bölgeye olan zarardır. Sürekli enflamasyon yoluyla Ağız hijyenini sürdürmek, sağlıklı bir beslenme düzeni takip etmek, yeterli vitaminler B, C ve Zinc (çinko) alınımı ve stres azaltılması. Ağızda 14 günden fazla süren herhangi bir ülserin diş hekimi tarafından muayene edilmesi gerekir muhtemelen, zararlı bir ura dönebilir.


Ağız Kokusu (halitosis)


Sebebi diş eti hastalığı, diş çürüklüğü, ağız kuruması, mideyle ilgili problemler, iyi temizlenmemiş dişler, dilin üzerinde aşırı bakteri faaliyeti, sinüzit veya bazı başka hastalıklar (Bronşit vs).

Ne Yapılabilir?


Ağız ve diş hijyenini sürdürmek, dili temizlemek, (özellikle dilin arkasını), bol miktarda akıcı madde içmek, sütten yapılan maddeler kullandıktan sonra ağızı yıkamak, şekersiz çiklet çiğnemek ve taze meyva ve sebze yemek.

Diş Aşınması

Sebebi uzun müddet asitli yiyecek ve içecek kullanmak, şekerli içecekler ve ilaçlar ve tekrarlı kusma ve mide reflüsüdür. Dişler hassas ve ağrılı olur, ufak ufak parçalanmakla boyları kısa ve sarı benekli görülürler.

Ne Yapılabilir?

Şekerli ve asitli içecekler için kamış kullanmak, meyvaları küçük parçalara kesmek, şekersiz ilaçlar kullanmak,
şekerli yiyecekleri sade günde bir sefere kısıtlamak, yemek arası musluk suyu içmek,şekersiz çiklet çiğnemek,
yemek arası süt ürünleri atıştırmak, florürlü diş macunuyla yumuşakca dişleri fırçalamak, ve muntazam aralıkla diş hekimi ziyareti.

Ağız Kuruluğu

Sebebi bazı ilaçların yan tesiri, radyasyon tedavisi, kemoterapi (kanser tedavisi), sigara içmek, sinir zararı, ve şeker hastalığı gibi hastalıklardır. Konuşmakta ve yutmakta zorluk, kesintili uyku, boğaz/ağız ağrısı ve ağız kokmasıyla sonuçlanır.

Ne Yapılabilir?

Kullanılan ilaçları gözden geçirmekle, kuru ağız ilaçları kullanmakla (mesela biotene), şeker hastalığını kontrol altına
almakla, daha fazla su içmek ve kafein ve sigara içmeyi azaltmakla önlenebilir.

DİŞ ÇÜRÜMESİ

Dişlerimizin Çürüdüğünü Nasıl Anlarız?
Dişlerde, soğuk ve şekerli besinlere duyarlılığın olması, diş çürüğüne işaret eder. Dişlerde gri-kahverengimsi lekelerin görülmesi de dişin çürüdüğünü gösterebilir.
.....................................................................................................

Diş çürüklerinin oluşmasında üç temel etmen bulunmaktadır: Duyarlı bir diş yüzeyi, mikroorganizmalar için elverişli yiyecek artıkları, bunların parçalanmasına ve asit oluşumuna yol açacak mikroorganizmaların varlığı. Besinler içinde diş çürümesine en çok neden olanlar karbonhidratlar, yani kabaca, şekerli gıdalardır.

Dişler düzenli olarak fırçalanır ve bakımlarına özen gösterilirse, mikroplar onlara zarar veremezler. Diş çürüğü, dişte oyuklar yaparak dişin yapısını bozan ve kendi kendine iyileşmeyen bir hastalıktır.

Dişler iyi temizlenmeyecek olursa, üzerinde besin artıkları ve mikroplar birikir. Ağız içerisindeki bakteriler yiyecek artıklarındaki şekerli maddeleri kullanarak onu saydam, yapışkan bir madde haline getirir ve dişler üzerine yapışmasını sağlar. Bu birikintilere plak denir. Bu plaklar bakterilerin diş üzerinde tutunmalarını da kolaylaştırırlar. Besinlerin tatlandırılması için kullanılan şekerli maddelerin içinde bulunan asit, dişlere zarar verebilir, ancak bakterilerin kendileri de asit oluşturabilmektedir. Asit diş minesinin erimesine neden olur. Böylece oluşan erime bölgelerinden giren mikroplar kolayca alttaki yumuşak dokuya ulaşabilirler.

Asitler dişin koruyucu tabakası olan diş minesi üzerinde küçük delikçikler oluşturur. Bu delikler giderek genişler ve küçük oyuklar haline gelir. Diş minesinin erimesinden sonra çürük hızla ilerler, alttaki tabakada geniş ve derin bir oyuk meydana getirir. Diş çürüğü diş özüne doğru ilerledikçe dişler ağrımaya başlar. Çürük daha da ilerlerse diş özü bölgesinde ve çene kemiği içerisinde cerahat oluşmaya ve birikmeye başlar. Buna diş apsesi denir. Eğer diş hekimi tarafından daha başlangıcında tedavi edilmeyecek olursa çürük diş için daha zor, karmaşık ve pahalı tedaviler gerekebilir. Diş plağı, diş etlerinin önemli hastalık nedenlerinden biridir. Yemeklerden sonra dişlerin fırçalanması ve diş ipi kullanarak yemek artıklarının çıkarılması dişlerin çürümesini, diş eti hastalıklarının oluşumunu ve ilerlemesini önler.

Dişlerin ağrımaması sağlıklı olduğu anlamına gelmez. Diş ağrısının olması için diş çürüğünün çok ilerlemiş olması gerekir. Diş çürüklerinin tedavi edilebilir dönemde belirlenmesi için ağrı oluşmasını beklemeden senede en az iki kez diş hekimine giderek dişlerin muayene ettirilmesi gerekir. Diş hekimleri gerektiğinde dişlerin filmini çekerek gözle görünmeyen diş oyuklarını da belirleyebilirler.

Diş çürüklerinin erken dönemde tanınması dişlerin kaybedilmesini engelleyebilir veya en azından geciktirebilir. Bu hem sağlık açısından, hem de sosyal ve ekonomik açıdan önemli katkılar sağlar. Ağza takma diş takılmasına olan ihtiyacı azaltır. Hiçbir şey kendi doğal dişlerimizin yerini tutamaz. Kalıcı dişlerin erken dökülmesi beslenme sorunlarına neden olur. Doğal dişlerin uzun süre dayanmasında ağız ve diş bakımının önemi çok büyüktür.

Diş sağlığı açısından sularla aldığımız flor da çok önemlidir. Sularında flor eksikliği olan yerleşim yerlerinde diş çürüklerinin oranı çok artar. Bu nedenle florla ilgili olarak sağlık kuruluşlarının önerilerine uyulmalıdır.

DİŞ DOLGULARI

Çürüme İhtimali Olan Bölgelere Dolgu Yaptırarak Çürükten Korunabilir miyiz?
Hayır. Sağlam bir organı çürüyecek diye kopartıp almak mümkün değildir. Diş korumada en etkin önlemin dişleri fırçalamakla alınacağını tekrar hatırlatalım.

Dolgu Nasıl Yapılır?
Günümüzde kullanılan dolgu maddelerinin çoğu sadece dişe tutunur, yapışmaz. Bu nedenle diş hekimleri dolgu yaparken bazı tutucu önlemler alırlar. Bu önlemler özel tutucu oyukların hazırlanmasıyla mümkün olur. Dolgu yaparken ana kural olarak iyi bir kavite (oyuk) hazırlanır; ve dişe yapılacak dolguyla çürümeden önceki doğal biçimi tekrar verilmeye çalışılır.

Hangi Dolgu Maddeleri Seçilir?
Dolgu maddesini seçerken diş hekimleri maddenin arka dişlerde çiğneme basıncına dayanabilmesini; ön dişlerde mümkün olduğunca fark edilmemesini; dişe ve diş özüne zarar vermemesini göz önüne alırlar. Şimdi sizlere birkaç tip dolgu maddesi hakkında bilgi vermek istiyoruz:
Çürüme İhtimali Olan Bölgelere Dolgu Yaptırarak Çürükten Korunabilir miyiz?
Hayır. Sağlam bir organı çürüyecek diye kopartıp almak mümkün değildir. Diş korumada en etkin önlemin dişleri fırçalamakla alınacağını tekrar hatırlatalım.

Dolgu Nasıl Yapılır?
Günümüzde kullanılan dolgu maddelerinin çoğu sadece dişe tutunur, yapışmaz. Bu nedenle diş hekimleri dolgu yaparken bazı tutucu önlemler alırlar. Bu önlemler özel tutucu oyukların hazırlanmasıyla mümkün olur. Dolgu yaparken ana kural olarak iyi bir kavite (oyuk) hazırlanır; ve dişe yapılacak dolguyla çürümeden önceki doğal biçimi tekrar verilmeye çalışılır.

Hangi Dolgu Maddeleri Seçilir?
Dolgu maddesini seçerken diş hekimleri maddenin arka dişlerde çiğneme basıncına dayanabilmesini; ön dişlerde mümkün olduğunca fark edilmemesini; dişe ve diş özüne zarar vermemesini göz önüne alırlar. Şimdi sizlere birkaç tip dolgu maddesi hakkında bilgi vermek istiyoruz:

1.Amalgam Dolgular (Metal Dolgular)
Çok dayanıklı ve ekonomik bir dolgu maddesidir; fakat görünümü estetik değildir. İçinde % 70 gümüş, % 23 kalay, az miktarda bakır ve çinkodan oluşan tozun cıva ile karıştırılmasıyla hazırlanır. Karışım diş hekimi tarafından hazırlanan oyuğa yığılır ve dolgu birkaç saatte sertleşir. Özellikle azı dişleri için günümüzde kullanılan en iyi dolgu maddesidir.

2. Porselen Dolgu, Simanlar, Kompozitler (diş renginde dolgu)
Estetik dolgu maddeleridir (bonding); fakat amalgam kadar dirençli değillerdir. En çok ön dişlerde kullanılırlar.

3. İnlaylar
İnlaylar döküm, dolgulardır. Dolgu için şekillendirilmiş oyuğun (kavite) ölçüsü alındıktan sonra, laboratuvarda altın veya porselenden hazırlanır ve dişe yapıştırılır. Özel teknik ve çok hassas çalışma gerektirirler.

Amalgam nedir?
Amalgam dolgular gümüş dolgular olarak da tanımlanır. Amalgam; gümüş, kalay ve bakır alaşımının, cıva ile karıştırılması ile elde edilir. Karışımın %45-50'sini oluşturan civa, metalleri birbirine bağlayarak dayanıklı bir dolgu malzemesi yaratmış olur. 150 yıldan beri geliştirilerek kullanılmakta olan amalgam dolgular, çok sayıda dişin korunarak ağızda kalmasına hizmet etmiştir.

Amalgamdaki civa zararlı mıdır?
Amalgam dolgudaki civa zehirli değildir. Civa diğer metallerle birleştiğinde kimyasal yapısı değişir ve zararsız hale geçer. Çiğneme ve öğütme sonucunda ağızda açığa çıkan civa miktarı su, hava ve yiyeceklerde alınan miktardan çok daha küçüktür. Bütün bilimsel araştırmalarla civanın zararsız olduğu sonucuna varılmıştır. Amalgamlar söküldüğünde civanın oluşturduğu düşünülen bazı hastalıkların iyileştiği iddia edildiği halde bilimsel olarak ispatlanamamıştır.

Dişhekimleri amalgamı niçin tercih ederler?
Amalgam hala en zararsız, en uzun ömürlü ve en ucuz dolgu maddesidir. Yılda, bir milyardan fazla amalgam dolgu yapıldığı hesaplanmıştır. Diğer dolgu maddelerine oranla çok daha kısa zamanda ve kolay uygulanabilirler. Porselen, altın ve beyaz dolgular gibi dolgu malzemeleri hem daha pahalıdırlar hem de daha çok zaman ve dikkat isterler. Ayrıca altının dışındakiler amalgam kadar uzun ömürlü değildir. Amalgam ancak civaya alerjisi kesin olarak tespit edilenlerde kullanılmamalıdır ki, bu da yüzde birden çok daha düşük bir olasılıktır. Gerekmediğinde amalgam dolgular sökülmemelidir. Çünkü hem gereksiz masraf getirmekte hem de dişe zarar verme olasılığını arttırmaktadır.

Amalgam restorasyon sonrası hastaya uyarılar
Uygulamanın yapıldığı tarafı en az bir saat kullanmaması ve takip eden 24 saat içinde de dikkatli olunarak sert şeyleri o bölgede çiğnememesi hastalardan istenmelidir.Hastaya 24 saat geçtikten sonra polisaj işlemi.,için ikinci bir randevu verilmelidir.Bu uygulama, hem amalgamın metalik özelliklerini iyileştirme hem de kullanım sonrası restorasyonun anatomik ve fonksiyonel olarak tekrar gözden geçirilme olanağını sağlayacaktır.

Diş dolguları hangi durumlarda değiştirilmeli
Dolguların ömürleri vardır. Metal dolgular çok daha uzun ömürlüdür. 20 yada 30 yıl kadar dayanabilirler. Kompozit dolguların ömürleri daha kısadır. 8 ile 10 yıl dayanır. Düzenli kontrol dolguların değişmesi veya değişmemesi konusunda diş hekimleri için çok önemlidir. Eğer dolguda herhangi bir sızıntı, kararma, kırık, çatlak, gevşeme gibi bir problem gözlenirse o dolgunun onarılması yada değiştirilmesi gerekmektedir.

Dolgumuz düşerse ne yapmalıyız
Dolgumuzun düştüğünü fark edersek bir an önce diş hekimine gitmemiz gerekir, aksi takdirde açık kalan bölgede mikroorganizmalar tekrar çürümeye neden olacaktır. Bu durumda diş dolgusu tekrar onarılıp yapılabilecekken diş hekimine gidilmediği için ileride kanal tedavisine, hatta dişin çekilmesine kadar giden bir sonuçla karşılaşılacaktır.

Ayrıca apseleşme ve ağrı da işin başka bir boyutudur. İlk müdahale için, eğer orda bir boşluk hissediliyorsa, yemek kaçmaması için boşluğa bir pamuk yerleştirilebilir. Ertesi gün de ilk iş olarak bir diş hekimine başvurulması gerekmektedir.

DİŞ ETİ HASTALIKLARI

Dişler düzgün temizlenmediğinde, üzerlerinde ve aralarında biriken yiyecek artıkları bakteriler üretirler. Bakteri plağı dediğimiz bu püremsi birikintiler, diş çürüklerinin ve dişeti iltihaplarının baş sorumlusu olup, zamanla tükürüğün çökelmesi sonucu diş taşlarını oluştururlar.
Bakteri plağının içinde üreyen mikroorganizmalar, şekerli gıdaları parçalayarak asit üretirler. Ve bu asit, dişi küçük bir bölgeden başlayıp giderek büyüyen bir şekilde çürütür. Daha ileri safhalarda çekim kaçınılmaz olabilir.

Dişeti iltihabının ilk belirtisi dişetindeki kanamalardır. Dişetlerinde renk, şekil bozuklukları ve ağız kokusu ile kendini daha da belli eder. Dişeti iltihabının neden olduğu diş kayıpları, çürüklerin neden olduğu diş kayıplarından çok daha fazladır.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki : Sağlıklı dişeti açık pembe renktedir. Dişe ve kemiğe sıkıca yapışmış olup, portakal kabuğuna benzer parlak - pütürlü bir görünümü vardır.

Dişeti Hastalığının Belirtileri :

* Dişeti hastalıklarının ilk ve en önemli belirtisi dişeti kanamasıdır. Sağlıklı dişeti kanamaz
* Dişetlerinde şişmeler, kızarmalar oluyorsa,
* Dişetlerinde çekilmeler ve açığa çıkan kök yüzeylerinde oluşan hassasiyet oluşuyorsa,
* Dişeti kenarlarında veya dişler arasında, distaşlarına bağlı olarak oluşan siyah alanlar görülüyorsa,
* Diş ile dişeti arasından iltihap geliyorsa,
* Dişlerde sallanmalar, uzamalar ve dişler aralsında açılmalar oluyorsa,
* Ağızda sürekli bir kötü koku ve kötü tat hissi var ise,


geç kalmadan bir dişhekimine muayene olunması gerekir.

Sağlıklı Diş ve Dişetleri

Bakteri plağı kaldırılmazsa sertleşir ve diştaşı ya da tartar olarak isimlendirilen birikintiler oluşur. Plaktaki bakteriler tarafından üretilen toksinler (zararlı maddeler) dişetlerine zarar verir. Toksinler dişetlerin etrafındaki destek dokularını yıkar, dişlerden uzaklaşır, oluşan periodontal ceplerde daha fazla bakteri plağı birikir. Periodontal hastalık geliştikçe cepler daha da derinleşir. Bakteri plağı dişlerin açığa çıkmış kök yüzeylerine yapışır. Dişlerin kemik desteği yok olur ve tedavi edilmeyen dişler sallanmaya başlar ve sonunda çekilir.

Dişeti hastalıklarına neden olan diğer unsurlar nelerdir?


Periodontal hastalıkların ana nedeni bakteri plağı olmakla beraber, diğer unsurlar da dişetlerinizin sağlığını etkileyebilir

Beslenme biçimi ve tütün kullanma ağız sağlığınızı etkilemektedir. Besleyici değeri düşük bir diet vucudun hastalıklara karşı mücadele gücünü azaltmaktadır. Ayrıca, stres vucudun hastalıklardan korunma kabiliyetini etkileyebilir. Tütün kullananlar, kullanmayanlara göre, dişetlerini daha fazla tahriş etmektedirler. Lösemi, AIDS gibi vücudun savunma sistemini etkileyen hastalıklar dişetlerinin durumunu daha kötü bir hale getirebilir. Kişilerin enfeksiyona çok açık olduğu, kontrol altında olmayan diabet gibi durumlarda dişeti hastalığı genellikle çok daha şiddetlidir ve kontrol altına alınması daha güçtür.

Hamilelik sırasındaki hormon değişimleri, dişetlerinin daha kırmızı, bakteri plağına karşı daha duyarlı bir hale gelmesine neden olur. Erken safhalarında bulunan varolan bir dişeti hastalığı özellikle hamilelik döneminde daha da şiddetlenebilir.

Doğum kontrol hapları, antidepresanlar ve bazı kalp ilaçları ağız sağlığınızı etkileyebilir.

Genel sağlığınızdaki en ufak değişimleri dişhekiminize bildiriniz.


Dişeti hastalıkları nasıl teşhis edilir?

Dişhekimleri dişetlerinin genel görünümünden şüphelendikleri zaman periodontal sonda adı verilen bir alet ile diş ile dişeti arasındaki dişeti cebinin boyunu ölçerler. Yetişkinlerdeki her ağız içi muayenesinin bir parçası olarak periodontal muayene yapılmalıdır. Dişlerin etrafındaki kemik dokusunu değerlendirmek için röntgen filmler alınabilir.

Dişeti hastalıklarından nasıl korunabilir?

Periodontal hastalıkların önlenmesinde önemli rol oynayabilirsiniz. Yaşam boyu dişlerinizi ağızda tutmak için bakteri plağının, diş fırçalaması ve diş ipi kullanılması ve kimyasal ajanlarla düzenli olarak hergün, dişlerden uzaklaştırılması gerekmektedir.

Yukarıda sayılanlara ek olarak dişhekimine düzenli gidilerek kontrollerin yaptırılması son derece önemlidir. Günlük ağız bakımı diş taşlarının oluşumunu en az seviyede tutmakla beraber tamamen önleyememektedir. Bir dişhekimi tarafından yapılacak diş taşı temizliği; sizlerin diş fırçası, diş ipi ile temizleyemediğiniz bölğelerdeki sertleşmiş diş taşlarının ortamdan uzaklaştırılmasını sağlar. Diş taşlarının kaldırılmasına diş taşı temizliği ismi verilmektedir. Dişhekiminizin sizin özel gereksinimlerinize göre kişisel bir ağız bakım planı yapabilir. Bu programla dişleriniz ile dişetlerinize zarar vermeksizin diş fırçalamayı ve diş ipi kullanmayı uygulayabilirsiniz.

Dişhekimini düzenli ziyaret ederek ağız sağlık ürünleri hakkında dişhekiminizden öneriler alabilirsiniz. Piyasada pek çok çeşit diş fırçası, diş ipi, ağız gargaraları ve dişler arası temizleyicileri bulunmaktadır. Diş hekiminiz size en uygun olan ürünleri seçmenizde yardımcı olacaktır.

Dişeti hastalıklarının erken safhalardaki tedavisi genellikle diş taşı temizliği ve kök yüzeyi düzleştirmesidir. Bu aşamalarda dişlerin etrafındaki ceplerden bakteri birikintileri ve diş taşları uzaklaştırılır ve kök yüzeyleri düzleştirilir. Bu işlemlerle iltihaba neden olan bakteriler ve toksin maddeler ağızdan uzaklaştırılır. Dişeti hastalıklarının erken safhalarında uygulanan bu işlemler genellikle yüz güldürücü sonuçlar için yeterli olmaktadır.

Daha ilerlemiş vakalarda cerrahi müdahele gerekebilir. Cerrahi müdahelenin amacı; derin ceplerdeki diştaşlarını ve hastalıklı dokuları ortamda uzaklaştırarak iyileşmenin olabilmesi için kök yüzeylerini düzleştirmek ve dişetlerine kolay temizlenebilmesi için şekil vermektir.

Tedavilerden sonra periodontal hastalar periyodik olarak görülmelidir. Periodontal tedavi ile elde edilen olumlu sonuçları korumanın tek yolu dişlerin fırçalanması, diş ipi ve bakteri birikintilerini ortamdan uzaklaştıran kimyasal ajanların düzenli olarak kullanılmasıdır. Ve en önemlisi dişekiminin önerdiği aralıklarla kontrolünüzü yaptırmaktır.

Periodontal Tedavileri Kimler Yapar?

Tüm dişhekimleri periodontal hastalıkları tanımlayıp erken dönemdeki dişeti hastalıklarını tedavi edebilirler. Bazı dişhekimleri ise ilerlemiş periodontal hastalıkları tedavi edebilecek ek bilgi birikimine ve tecrübeye sahiptirler, bu konuda uzmanlaşmışlardır. Bu bilgi birikimine sahip dişhekimleri periodontist olarak isimlendirilmektedir. Dişhekimi, gerekirse hastalığın bir uzman tarafından tedavi edilmesi gerektiğine inanır ve hastayı bir periodontiste gönderebilir. Periodontal hastalıkların tedavisi ile beraber, dişlerinizin düzenli fırçalanması ve düzenli dişhekimi ziyaretleri ile yaşam boyu sağlıklı dişler korunabilir.

DİŞLERİN FIRÇALANMASI

Dişlerimizi Fırçalamamızda Dikkat Edeceğimiz Yollar:

* Diş fırçamız orta yumuşaklıkta ve kıl uçları düzgünce yuvarlatılmış olmalıdır.

* Dişlerimizi kahvaltıdan sonra ve yatmadan önce mutlaka fırçalamalıyız.

* Dişlerimizi en az iki dakika fırçalamalıyız.

* Ağzımızdaki bakteriler damak ve dilinizin üzerinede yerleşir. Bu yüzden son olarak bu kısımlarıda fırçalayın.

Gelişen diş hekimliği ile birlikte ağız diş bakım ürünleri de her geçen gün gelişme göstermektedir. Diş ve ağız bakımında kullanılan diş fırçaları ve diş macunları da bu paralelde geliştirilmektedir.

* Günümüzde çok geniş bir yelpazede satışa sunulan bu ürünlerin kullanımı için diş hekiminin tavsiyesi alınmalıdır.

* Seçilecek ürünü kullanırken de uygulanacak teknik ürünlerinden maximum etkinlikte yararlanılabilmesi için önem kazanmaktadır.

* Dişlerinizi günde en az iki kez, mümkünse üç kez dikkatli bir şekilde fırçalamamız gerekmektedir.

* Hekim tavsiyesi ile alınan diş fırçası ve diş macunu 3 aylık periodlarla yenilenmelidir.

* Dişler fırçalanırken, diş fırçanız kuru olmalı ve üzerine mercimek tanesi kadar macun koymak yeterli olmaktadır.

* Yaygın olarak fırça ıslatılarak yapılan işlemde fırça kılları yumuşadığı için temizlik tam olmamaktadır.

* Fırçalama tekniği ise; diş etinden 45 derecelik açı ile dairesel hareketler uygulanarak alt ve üst dişlerin ön ve arka yüzeyleri iyice temizlenmeli.

* Çiğnemeyi ve kesici yüzeyler ise ileri geri hareketlerle fırçalanmalıdır.

* İyi bir fırçalamanın süresi 3-4 dakikadır.

* Tüm diş yüzeylerinin fırçalanması gerekmektedir.

* Diş fırçalanırken çok bastırılmamalı, bu tür aşırı kuvvet uygulanımı ya da çok sert fırçalar dişlerde aşınmalara yol açmaktadır.

* Diş fırçası ve macunu ana temizlik malzemesi olmakla birlikte yine diş hekiminize danışarak ek ürünlerde kullanılmalıdır.


Diş Fırçası 45 derecelik açı yapacak şekilde tutulur ve diş eti hizasından başlanarak ağız boşluğuna doğru fırçalamaya başlanır. Dış yüzeylerden başlayan fırçalama yumuşak darbeler çizecek biçimde, ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalıdır.


Daha sonra dişlerin iç yüzeyleri aynı şekilde fırçalanır.Bu işlemde fırça eğik tutularak, diş etinden ağız boşluğuna doğru hareket ettirilir.



Daha sonra azı dişleri fırça düz olarak ileri geri hareket ettirilerek fırçalanır.

DİŞ GICIRDATMA

Diş sıkma ya da gıcırdatma neden kaynaklanır?
Diş sıkmanın ya da gıcırtmanın 3 ana nedeni vardır:
Dental (dişle ilgili) nedenler; yüksek veya olması gerekenden düşük seviyede yapılmış dolgu ve protezler.
Psikofizyolojik nedenler; duygusal gerilim
Anatomik farklılıklar; çene ekleminin konumunu değiştiren cerrahi işemler (yirmi yaş diş çekimleri vs.)

Diş gıcırdatma daha çok kimlerde görülür?
Diş gıcırdatma veya sıkma, toplumda oldukça yaygın bir şekilde görülür. ABD’de her üç kişiden birinde görülen diş gıcırdatma oranı Türkiye’de bu kadar yüksek olmasa da stresin artmasına bağlı olarak her geçen gün yükselmekte...

Diş sıkma veye gıcırdatmaya, A tipi kişilik dediğimiz mükemmelliyetçi kişilerde daha çok rastlanır.

Belirtileri nelerdir?
Subjektive olarak en bariz semptomu ağrıdır. Diş sıkmanın (Bruksizm) başlattığı ağrı myogen yani kas kaynaklıdır. Bu ağrı, çiğneme kaslarındaki spazmlara bağlı olarak ortaya çıkar. İkinci belirti, çene fonksiyonlarında kısıtlılıktır. Bir diğer belirti de ağzı açma kapama sırasında çıkan çene eklemi sesleridir. Bu semptomların tümü her hastada görülmeyebilir. Bazı hastalarda ise tümü görülebilir. İleri derecedeki diş gıcırdatma vakalarında ise dişlerin çiğneme yüzeylerinde meydana gelen aşınmalar da önemli bir bulgudur.

Diş sıkma sonucu ortaya çıkan eklem yer değiştirmeleri Manyetik Rezonans ya da CT yardımı ile anlaşılabilir.

Nasıl tedavi edilir?
Diş gıcırdatma veya sıkma problemi yaşayan kişilerin oklüzal splint kullanması önerilir. Isırma plağı olarak da adlandırılan koruyucu bir plağın geceleri uyurken takılması ile gerçekleştirilir. Teşhise yardımcı ve tedaviyi yönlendiren bir uygulama olan oklüzal splint, tedavi edici değildir.

Diş sıkma ve gıcırdatma alışkanlıkları dişsel kaynaklı da (yüksek dolgu ve protezler gibi) olabilir. Bu dental faktörlerin sorunu başlatıp başlatmadığını test etmek amacı ile splint yapılır. Splintler kas spazmını çözerek ,diş arklarına gelen ve gelecek olan aşırı kuvvetleri minumuma indirerek tanıya yardımcı olurlar. Bunların yanı sıra alt çeneye yeni bir konum vererek sorunları olan eklem -kas sistemini rahatlatırlar. Dişsel kaynaklı diş gıcırdatma ve sıkmada hatalı dental işlemler düzeltilerek bu alışkanlık ortadan kaldırılabilir.

Stres kaynaklı alışkanlıkların tedavisinde de oklüzal splint yapımı, kas gevşetici ilaçların yanı sıra psikolojik tedavi de mutlaka gerekmektedir.

Diş gıcırdatma ve sıkma sonucu çene eklemindeki deformasyona bağlı olarak, cerrahi tedaviler de gerçekleştirilmektedir.

Diş gıcırdatma ağız ve dişte hangi sorunlara yol açar?

Diş gıcırdatmanın dişler üzerinde meydana getirdiği en büyük değişiklik, diş yüzeyi aşınmalarıdır. Bazı hastalar, sabah kalktıklarında ağızlarında kum olduğu hissine kapıldıklarını ifade ederler. Bu,aşınmış diş parçacıklarından kaynaklanmaktadır. Dişlerin aşınmaları sonucu, hastanın dikey boyutunda (burun-çene ucu arasındaki mesafe) azalma olmakta, bu da estetik sorunlara yol açmaktadır. Bundan daha önemlisi diş yüzeyi aşınmaları sonucu dişin siniri açığa çıkabilmektedir.

Diş gıcırdatma veya diş sıkma sonucu çiğneme kaslarında oluşan gerilemeye bağlı olarak ağrı da meydana gelir. Çene ekleminden gelen sesler diş gıcırdatma ve sıkma alışkanlıkları sonucu ortaya çıkan eklem deformasyonuna bağlıdır. Açma-kapama, çiğneme gibi fonksiyonel hareketlerde kısıtlılık da bu alışkanlıklar sonucunda ortaya çıkar.

Tedavi edilmezse ne gibi sonuçlara yol açar?

Dişlerdeki aşınmalar sonucu dikey boyutta azalma, diş siniri, çene eklemi ve çiğneme kaslarında ağrı, fonksiyon kısıtlılığı, çene kilitlenmesi (daha çok stress kaynaklıdır), ileri vakalarda ise ameliyat gerektirecek eklem deformasyonları oluşabilir.

DİŞ İPİ KULLANIMI

Diş İpi Nasıl Kullanılır?


Diş Duşu



Dişlerin arasında kalan yemek artıkları diş çürüklerine neden olur.
Otuz santimetre kadar diş ipi alınır. Diş ipinin bir bölümü bir elin orta parmağına, diğer ucu da diğer elin orta parmağına dolanır. İpin bir bölümü ortada kalmalıdır.




Ortada kalan ip bölümü işaret parmağı ile geriye doğru itilir. İp dişler arasından geçirilir. Bu hareket sert yapılmamalıdır. İp diş etine kadar indirildikten sonra ağız boşluğuna doğru diş aralarını sıyıracak biçimde indirilir. Bu sırada diş etinin kesilmemesine özen gösterilmelidir.




Aynı uygulama diğer bir parça ip alınarak alt dişler için de tekrarlanır.

DİŞ KAPLAMALARI

Diş kaplaması nedir?


Diş kaplaması nedir?

Diş kaplaması tamamının ya da belli bir yüzeyinin çeşitli maddelerle

Eski tip plastik arkanik esaslı maddeler, metal destekli porselenler, metal desteksiz porselenler zirkonik gibi maddeler kullanılır.

Estetik kaygı söz konusu ise fakat dişte çürük yada kırık yoksa sadece dişlerin dış yüzeyine lamina dediğimiz ince bir porselen tabakayla beyazlık sağlanabilir.

Fakat ağızda diş eksikliği varsa köprü ile o diş boşluğunu doldurulur öncelikle. Çürük ilerlemiş, ama kökte bir problem yoksa ve diş ağrısız ise diş tamamen kaplanıp metal destekli maddelerle kaplama yapılabilir.

PORSELEN LAMİNATE KAPLAMALAR (DENTAL VENEERS)

Laminate kaplama (Laminat Vener-dental veneer) nedir?
(Laminey, Lamine ya da lamina olarak da bilinir.=Yaprak Porselen) Görünüşünüzü olumsuz yönde etkileyen bir çok diş bozukluklarında mükemmel bir kozmetik çözümdür. Laminat yaprak kaplamalarda temel olarak estetik sorunları olan ön dişlerde, porselenden hazırlanan tabakanın dişlerin ön yüzlerine yapıştırılmasıyla bu sorunların giderilmesini amaçlayan bir tedavi şeklidir. Çoğu durumda sağlam yapıları ve bozulmayan renkleriyle dişlere doğal bir güzellikle birlikte, doğal bir işlev kazandırmak için yeterlidirler. Laminat kaplamalarla kendinizden emin bir şekilde gülümseyebilirsiniz!
Porselenden imal edilen bu kaplamalar ince, yarı geçirgen bir tabakadır. Mevcut bir diş üzerine mükemmel bir uyum ve hassasiyetle hazırlanıp yerleştirilirler. Dişin ön yüzü ile kaplamanın iç yüzü özel bir rezinle (yapıştırıcı bir ara madde) yapıştırılır. İşlem bittiğinde mükemmel bir kaynaşma beklenir.

laminate tedavisine hangi durumlarda başvurulur?
Laminate vener kaplamalar temel olarak, renk değişikliklerinin giderilmesi ve belli bir dereceye kadar şekil düzeltilmesi amacıyla yapılabilirler. Başlıca uygulama alanları şu şekilde özetlenebilir:

* Renklenmelerde, bleaching (diş beyazlatma) gibi metotlarla sonuç alınmayan ileri derecedeki antibiyotik, flor vb. lekelerinde kalıtsal yapı ve renk bozukluklarında,

* Ayrık dişleri bitiştirmede (diastema kapama),

* Kırık veya aşınmış dişlerin restorasyonunda,

* Rengi ve yapısı bozulmuş eski dolguların düzeltilmesinde,

* Çapraşık ve eğri dişlerin düzeltilmesinde (ortodontik tedavi alternatifi olarak)

AYRIK DİŞ

AYRIK DİŞİN KAPLANMASI

Laminate tedavisinden kimler yaralanabilir?

Hemen hemen herkes! Yukarıdaki sebeplerden dolayı şikayetçi olan her yaş grubundaki kişiler laminat tedavisinden yararlanabilir. Ancak, çene bozuklukları, tırnak yeme, kalem ısırma gibi kötü alışkanlıklar ileri derecede dişeti tahribatlarının mevcut olduğu durumlarda uygulanmaz. Buna en iyi karar verecek olan dişhekiminizdir.
Laminate tedavinin klinik uygulama aşamaları kısaca nedir?
Öncelikle dişiniz işleme hazırlanır, üzerindeki artıklar temizlenir. Ardından dişinizin tam bir kopyasını elde etmek için ölçü alınır. Porselen malzemeden dişinize yapıştırılacak olan tabaka hazırlanır. Son olarak da, adeziv sistemlerde (bonding) olduğu gibi, laminatlar da mevcut dişin yüzeyine rezinle (yapıştırıcı bir ara madde) kaynaştırılır.

Laminatelar uzun ömürlü müdür? Dayanıklı mıdır?

Laminatlar iyi bir ağız bakımıyla yıllarca sorunsuz olarak kullanılabilirler. Çünkü diğer adeziv sistemlerden (bonding) daha üstün özelliklere sahip porselenden imal edilmişlerdir. Lekelenme ve aşınmaya karşı daha dirençlidirler. Ömürlerini uzatmak için ağız bakımına dikkat etmek gerekir. Ayrıca, çok sert gıdaları ısırmaktan, tırnak yemek gibi kötü alışkanlıklardan kaçınmak gerekir.
yukarı

Laminate veneer'in avantajları nelerdir?

Çürük, aşınma, kırık veya yapısal anomalilerden dolayı, kendinizden emin bir şekilde gülümseyemediğiniz durumlarda dişlerinize bu metotla doğal bir güzellik kazandırmak mümkündür. Daha önceleri bu gibi olumsuz durumlarda dolgular ve tam kaplamalar tek çözüm iken günümüzde laminat tedavisi gibi yeni alternatifler mevcuttur. Bu yeni uygulamanın avantajları;
- Küçük bir müdahale ile çok kısa sürede sağlıklı ve doğal bir görünüş elde edilir,

- Dişinizde sadece, tırnak genişliğinde bir yuva açılması (ki bu da her zaman gerekmeyebilir) yeterlidir,

- Sağlam, renkleri bozulmayan ve dayanıklı malzemelerden üretilirler.

- Dişlerinizin doğal yapısı bozulmadan istediginizin estetik özelliklere sahip olması sadece lamineyt veneer ile mümkündür. Diş üzerinde ya hiç bir değişiklik yapılmaz ya da az bir düzeltme ile sonucun daha mükemmel olması sağlanabilir. Zaten diş üzerinden kaldırılan miktar 0,3-0,7 mmile sınırlı oluyor. Böylece hiç bir dişin kesilmesine (küçültülmesine) gerek kalmıyor.

- Tedavinin laboratuvar aşaması sadece 3-4 gündür. Ancak gülümseme tasarımında bu süre sonunda dudaklarınızın yeni görünümünüze uyum sağlaması 3-4 haftayı bulabiliyor. bu uyum süresince bazı dudak egzersizleri ve okuma tavsiye ediyoruz. bu süre sonunda yüzünüzle tamamen bütünleşmiş ve yapay olduğu kesinlikle farkedilmeyen yeni dişlerinizle rahatlıkla gülümseyebilirsiniz.

-Görünümünden memnun olmadığınız dişlerinizin bir kopyası elde edilerek üzerinde bir tasarım yapılabilir. yani dişlerinize hiç bir müdahelede bulunmadan önce dişlerinizde oluşturalacak değişikliği size gösterebiliyoruz.

- Porselen yüzeyleri son derece pürüzsüz olacağı için sigara ve benzeri sebeplerden kaynaklanan lekelenmeleri ve diş taşı oluşumlarını minimuma indirir.

- Kahve, çay, sigara gibi dış etkenlerle renk değiştirmez.

- Materyal olarak oldukça kırılgandır. Fakat, mineye tam olarak yapıştırıldığında, germe ve çekme kuvvetlerine karşı direnci çok yükselir. Sözgelimi, yapışmış bir veneer'ı dişten bütün olarak sökmek mümkün değildir. Ancak elmas frezlerle diş yüzeyinden aşındırarak uzaklaştırılabilir.
- Aşınmaya karşı direnci yüksektir.

Laminate veneer'in dezavantajları nelerdir?
- Diğer restorasyonlara göre sağık açısından üstünlükleri vardır. Ancak diğerlerine kıyasla biraz daha pahalı bir sistemdir.

- Hassas bir tekniktir. İyi bir klinik ve laboratuar çalışması gerektirir. Hekimin ve diş teknisyeninin bu konu üzerine teknik bilgisinin ve sanat yeteneğinin tam olması gerekir.

Diş kaplaması nasıl yapılır?


Diş Kaplaması Nasıl Yapılır?

Diş kaplaması eğer kısmi yapılacaksa ne kadarının yapılacağı belirlenir ve o kısım belli oranda küçültülerek ölçü alınır. Laboratuarda hazırlanan üst yapı belli provalardan sonra ağza yapıştırılıp sabitlenir ve kişi çıkaramaz. Belli aralıklara kontrol edilip ağızda süreklilik sağlanır.

Tedavi sürecine bağlı olarak değişik geçici dişler hazırlanabilir. Eğer bir köprü yapılmayacaksa yandaki dişten destek alınır ama sadece tek bir diş kaplama yapılacaksa o zaman yandaki dişlere dokunulmaya gerek yoktur.

Kaplama yapılan dişte ne tür sorunlar olabilir?


Kaplama yapılan dişte ne tür sorunlar olabilir?

Kaplama yapılan dişte tedavi sırasında sorun olduysa, kanallara bakteriler istemeden de olsa kaçtıysa kaplama takıldıktan sonra ağrı olabilir, diş etinde çekilme olur. Bu durumda diş eti tedavisinin yapılması gerekir. Aksi takdirde diş zamanla halk arasında denildiği gibi hava alır ve daha sonra diş komple çürür. Sonuçta da o tedavi de boşa gider.

Kaplama dişi olanlar nelere dikkat etmeli?


Kaplama dişi olanlar nelere dikkat etmeli?

Kaplama olan dişe tamamen doğal bir diş gibi davranmak lazım, diş fırçalama, diş ipi kullanma, diş etinde problem olabilir.

Köprü kullanıldığı durumlarda özel körü altı diş ipleri vardır bu diş iplerini de mutlaka kullanmak gerekir.

DİŞLERİMİZİ KORUYALIM

Ağız ve diş sağlığını korumak diş çürükleri ve dişeti hastalıklarından korunmak için diş fırçalama alışkanlığı ile birlikte yılda en az iki kez diş hekimine muayene olunmalıdır.
Asitli ve şekerli yiyecekler dişlerde bakterilen üremesini kolaylaştırır. Bunlar yendiğinde mutlaka dişlerin fırçalanmalıdır
Dişlerimizi düzenli olarak fırçalamalıyız.
Altı ayda bir diş hekimine kontrole gitmeliyiz.
Dişlerinizin kuvvetli olması için bol bol süt içmelisiniz.
Sağlıklı beslenmeliyiz.
Dişler sert cisimlerle karıştırılmamalı, fındık, ceviz v.b kabuklu yiyecekler dişlerle kırılmamalıdır. Bunlar diş minesinin çatlamasına ve bakterilerin etkisinin artmasına neden olur.

DİŞ KÖPRÜLERİ

DİŞ KÖPRÜLERİ

Bir veya daha fazla dişinizi kaybettiyseniz, onların sizin görünüşünüz ve ağız sağlığınızda ne denli önemli rol oynadıklarını fark etmişsinizdir. Dişlerimiz çiğnerken, konuşurken, şarkı söylerken ve gülerken hep birlikte çalışırlar. Dişlerimiz kaybettiğimizde ise, bu işler biraz daha zorlaşır. Ancak şanslıyız ki, kayıp dişleri çeşitli metotlarla telafi etmek mümkün...
Köprü veya sabit protez tam olarak nedir?

Bir veya birden fazla dişin kaybı durumunda oluşan boşlukları doldurmak için, komşu dişlerden destek alınması esasına dayanan bir tedavi şeklidir. İki türü vardır;

* Sabit köprü, bağlantıları sadece bir uzman tarafından koparılabilir.

*Hareketli köprü, ağız temizliği esnasında kişi tarafından çıkarılabilir. Ancak günümüzde pek uygulanmamaktadır

Diş Köprüsünün Yapılma Görüntüsü


Niçin köprüye ihtiyaç duyulur?
Görünümünüz, diş sağlığınız ve diş - çene işlevleri için gereklidirler. Bir köprü yüzünüzün doğal şeklinin korunmasında ve dudak -yanak'ın desteklenmesinde yardımcı olabilir. Bir azı dişinizin kaybı, yüzünüzün olduğundan daha yaşlı ve yıpranmış görünmesine sebep olabilir.

Daha da önemlisi eksik dişlerin giderilmemesi ağız ve diş sağlığını bozar. Her bir diş, bir diğerini tamamlayacak şekilde tasarlanmıştır. Bir diş kaybedildiğinde, diğer dişler kayıp dişin oluşturduğu boşluğa doğru zaman içinde hareket eder veya eğilirler. Karşı çenedeki diş de boşluğa uzar. Bu alışılmadık diş hareketleri, hem dişte hem de dişetinde gerilimlere yol açar. Bütün bunlara ilaveten, dişeti ve kemik dokularda tahribat meydana gelir. Normal - doğal diş temasları bozulduğu için, dolayısıyla fizyolojik temizlik de engellendiğinden, dişler çürümeye eğilimli hale gelirler.

Kayıp dişler çiğneme ve konuşmayı olumsuz yönde etkiler. Konuşurken bir çok sesi çıkarmaya yardımcı oldukları için düzgün konuşmak eksiksiz bir diş yapısıyla mümkündür. Ayrıca, tek taraflı çiğnemek eklemlere patolojik yük bindirir.

Bir köprü nasıl tutturulur?
Sabit bir köprü, kayıp dişin yokluğundan kaynaklanan boşluğa doğru, yanındaki doğal dişlerden destek alınarak yapıştırılır. Böylece yapay bir diş, kayıp dişin yerini alır. Yapay diş, doğal dişlerin üzerine hazırlanan kuronlara tutturulur.

Farklı tipte köprüler mevcut mudur?
Evet! İmplantlar, yapay dişi doğrudan çeneye veya dişetinin altına tuttururlar. İmplant işlemi, cerrahi müdahale gerektirdiğinden, genel sağlığın yerinde olması ve implantın yerleştirilebilmesi için yeterli kemik yapısına sahip olması gerekir.

Bazı örneklerde, adeziv sistemle (bonding) yapılan köprüler de (maryland) kayıp dişlerin telafisi için kullanılır. Bu köprüler, diğer dişlere özel bir işlemle tutturuldukları için kuronlama işlemine gerek yoktur. Dişhekiminiz, hangi tedavi metodunun sizin için uygun olacağını tayin edecektir.

Köprü işleminde ne tür malzeme kullanılır?
Köprü malzemesi seçilirken, görünüm ve fonksiyon göz önüne alınır. Köprüler, altın alaşımlar, kıymetli olmayan alaşımlar, porselen veya bütün bu malzemelerin kombinasyonundan oluşabilir.


METAL DESTEKSİZ ZİRKONYUM ESASLI KÖPRÜLER
Bu sistemde alt yapı olarak metal yerine beyaz bir alaşım olan zirkonyum kullanılır. Son teknoloji ürünü bu altyapı estetik ve dayanıklılığı birarada sunabilme özelliğine sahip tek malzemedir. Sistemin en büyük avantajı ulaştığı çok yüksek dayanılılıkla arka bölgedeki köprülerde de tam estetik bir görünüm sağlamasıdır.

Zirkonyum Nedir ?

Uzun yıllardır porselen uygulamalarında dayanıklılık için, porselen dişin altına metal bir alt yapı kullanılmaktaydı. Bu metal alt yapının diş etleri, diş dokusu, genel vücut sağlıgı ve en önemlisi estetik yönünden mahsurları bilindiginden, porselen alt yapısında metale alternatif bir malzeme arayışı yıllardır sürmekteydi.
Daha önce tıbbın diger alanlarında başarıyla kullanılan zirkonyumun dişhekimliğinde porselen metalinin yerine uygulanması ile yeni bir devir açılmış oldu.

Çünkü bu yeni zirkonyum alt yapılı porselen kaplamalar diş eti problemi, ve allerji yapmamasının yanında, ışık geçirme özelliği ile dogal dişlere yakın estetik ve fonksiyonu yakalamımızı sağlamaktadır.

Zirkonyumun üzerine porselen konularak yapılan kuron (kaplama) ve köprüler Ceramic ve Zirkonyum kelimelerinin birlestirilmesinden oluşan CERCON kısa adı ile anılır. 900 Mpa dirence sahip sistem en yüksek fiziksel değerlerin yanında ışık geçirme özelliği doku uyumu ve birçok değişik endikasyonu kapsayarak dişhekimliğinde yepyeni bir dönem başlatmıştır.
Materyalin başarısı tıp ve endüstri alanında kanıtlanmıştır. 1998 yılında başlayan araştırmalar sonucunda 2002 yılı başından itibaren klinik uygulamalara tüm dünyada geçilmiştir. Bu yeni uygulama ile hastada metal-seramik ve tam seramik restorasyonlarda oluşan estetik kaygılar kesinlikle ortadan kalkmaktadır.

Nerelerde kullanılabilir?

* Tek diş kuron restorasyonları

* 3-6 üyeli (anatomik uzunluğu 38mm.ye kadar olan) köprüler

* İmplant üstü kron - köprü çalışmaları

Mükemmel Sonuçlar İçin Yüksek Teknoloji
Bugüne kadar, zirkonyum oksit üretimdeki yüksek maliyeti nedeniyle dental uygulamalarda kullanılmıyordu. Zürih Federal teknoloji enstitüsü tarafından geliştirilen bir proje sayesinde zirkonyum oksit ekonomik bir şekilde diş hekimliğinde kullanılabilir hale gelmiştir. Zirkonyum 1960 'lı yıllardan beri tıpta da kullanılmaktadır, yapılan uzun süreli çalışmalar ile materyalin güvenilirliği kanıtlanmıştır.

Zirkonyum başta kalça eklem protezleri olmak üzere vücudun çeşitli bölgelerinde çeşitli amaçlarla kullanılmış ve bugüne kadar herhangi bir yan etkisi veya zararının olmadığı, allerji yapmadığı saptanmıştır.

Zirkonyum, yüksek ısılara, darbelere dayanıklı, hafif, ısı ve elektrik iletmeyen, ışık geçirebilen bir elementtir.
Ayrıca ağızda tad bozukluğuna, dişeti problemlerine ve ağız kokusuna yol açmayan sağlıklı bir materyaldir.
Dişlerinizden alınan ölçü ile hazırlanan model üzerine dişlerinizin bir mum modeli hazırlanmakta. Bilgisayar destekli bir cihaz bu modelden aldığı bilgiler doğrultusunda zirkonyum oksit bloğu aşındırarak dişlerinizin alt yapısını hazırlamaktadır. Aşındırılarak hazırlanan yapılar üzerine uygun renkte seramik yerleştirilerek çalışma tamamlanmaktadır.
Artık yeni yüksek teknoloji ürünü olan zirkonyum oksit ile metalsiz güçlü ve estetik restorasyonlar başarıyla yapılabilmektedir.

METAL DESTEKSİZ IPS KÖPRÜLER
Güçlendirilmiş porselenin özel makinalarda sıkıştırılması ile elde edilir. Özellikle ön dişlerde, ışık geçirgenliğinin çok iyi olmasından dolayı tercih edilir. Arka bölge için özellikle çiğneme kuvvetlerine karşı yeterince dayanıklı değildir.

EN ÇOK SORULAN SORULAR

* Özel bir yapıştırma gerekir mi?
Hayır, geleneksel yöntemler kullanılarak yapıştırılabilmektedir
* Geçici yapıştırma yapılabir mi?
Evet
* Sıcak-soğuk hassasiyeti gelişir mi?
Hayır, sıcak-soğuk hassasiyeti gelişmez.Çünkü Zirkonyum Oksitin ısı yalıtıcı özelliği vardır.
* Alerji yapar mı?
Hayır, Zirkonyum Oksit doku uyumlu bir maddedir alerji yapmaz.
* Opak mıdır?
Hayır
* Dişetlerinde çekilme olur mu?
Hayır,yapılan araştırmalarda diş etleri ile mükemmel uyum gösterdiği tespit edilmiştir. Elbette yaşla birlikte doğal olarak gelişen dişeti çekilmesini durduramaz.

Her Yönden Vücut ve Dişlerle Uyumlu
Kullanıcılar için cercon uygulamalarının bazı önemli avantajlarıda bulunmaktadır. Zirkonyum oksit altyapı üzerine yerleştirilen cercon seramiği yiyecek artıklarının ve mikroorganizmaların diş yüzeyine tutunma oranını düşürmektedir.Böylece iyi bir ağız hijyeni sağlanmaktadır.Zirkonyum oksit ısıyı iletmez, sıcak ve soğuk yiyecekler aldığınızda dişlerinizde hassasiyet meydana gelmez.

Cercon: modern diş hekimliğinin temel gereksinimleri olan estetik, sağlamlık, doku uyumu ve doğallık konularında bugüne kadar ulaşılan en yüksek kaliteye sahip bir üründür.

Köprüyü nasıl korumalıyız?
Ağzımızdaki sağlıklı dişleri korumak çok önemlidir. Günde en az iki defa fırçalamamız ve ara yüz temizleyicilerle (diş ipi, özel fırçalar) temizlememiz gerekmektedir. Temizleyiciler, plak olarak adlandırdığımız yapışkan bakteri tabakasının temizlenmesine yardımcı olur. Plaklar dişeti hastalıklarına ve dişlerin çürümesine yol açarlar. Diş veya dişi tutan kemik herhangi bir şekilde zarar görürse diş köprü desteğini kaybedebilir.

Özellikle köprünün etrafını, altını ve doğal dişle olan bağlantı alanlarını özenle temizlemek gerekir. Diş ipi ve özel fırçalar, bu alanlara ulaşmamıza yardımcı olacaktır. Hepsinden önemlisi, dişhekiminizi düzenli olarak ziyaret etmelisiniz. Unutmayınız ki, köprünün planlaması ve kurulması aşamasındaki dişhekimi faktörü, köprünün ömrünü belirleyen en önemli faktörüdür

Protez diş nedir?